Meme Kanseri

Meme Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Meme Kanseri Nedir? Belirtileri ve Tedavisi: Meme kanseri, kadınlar arasında en sık karşılaşılan kanser türüdür. Sıklığı sürekli artış göstermektedir. ABD’de her yıl yaklaşık 200.000 yeni meme kanseri teşhisi konulmaktadır. Bu sayı kadınlarda görülen kanser vakalarının üçte birine yakındır. Aynı yıl içinde meme kanseri nedeniyle yaklaşık 40.000 kadının hayatını kaybedeceği öngörülmektedir, bunun da kadın kanserlerine bağlı ölümlerin yaklaşık %15’ini oluşturduğu bildirilmektedir. Her 8-10 kadından birinin yaşamı süresince kansere yakalandığı bildirilmektedir.

Türkiye’de kadınlarda görülen tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birini oluşturan meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türüdür.

Yayılım göstermeden, erken dönemde tanı konması durumunda, hastaların yalnızca %5’i ilk 5 yıl içinde yaşamını yitirmekte, %95’inden fazlası hayatta kalmaktadır. Tanı yöntemlerindeki hızlı ilerlemelere karşın meme kanseri özellikle 35-55 yaş grubu kadınlar arasında önde gelen ölüm nedeni olmaya devam etmektedir.

Meme Yapısı Nasıldır?

Her meme “lob” adı verilen 15-20 bölümden oluşmaktadır. Her “lob”un daha küçük alt bölümleri, “lobül”leri vardır. Her bir lobülde de düzinelerce bezden süt salgılanmaktadır. Loblar, lobüller ve süt salgı bezleri, “dukt” denen ince tüplerle birbirine bağlıdır. Bu tüpler meme dokusunun ortasındaki meme başına (areola) ulaşır. Lobüller ve dukt’ların çevresini yağ dokusu sarar. Meme dokusu içinde kas yoktur, kaslar meme dokusunun hemen altında yer alır, kaburgaların üzerini sarar.

Tüm dokular gibi memelerin de kendilerine ait kan ve lenf damarları bulunmaktadır. Lenf damarlarının içinde “lenf” adı verilen berrak bir sıvı bulunmaktadır. Lenf damarları lenf bezlerine (lenf nodu) gider. Lenf bezleri kümeler halinde koltuk altında (aksilla) kümelenmiştir. Bedenin başka bölgelerinde de lenf bezi kümeleri bulunur.

Meme Kanseri Risk

Otuzbeş yaş altı dönemde son derece seyrek olarak karşılaşılan meme kanserine yakalanma riskinin yaşla birlikte arttığı bilinmektedir. Çoğu meme kanseri 50 yaşın üstünde ortaya çıkmaktadır.

Araştırmalar aşağıdaki durumlarda meme kanseri riskinin yükseldiğini ortaya koymaktadır:

    • Daha önce meme kanseri gelişmiş kişiler: Bu kişilerde yeniden kansere yakalanma riski yükselmektedir.
    • Aile öyküsü: Anne, kız, ya da kız kardeşte özellikle de genç yaşta meme kanseri öyküsü olan kişilerde meme kanserine yakalanma riski artmaktadır.
    • Memelerde ortaya çıkan belirli değişiklikler: Meme dokusunda “atipik hiperplazi” ve “insitu lobuler karsinom” gibi bazı değişikliklerin bulunduğu kadınlarda meme kanseri riski yükselmektedir.
    • Genetik: BRCA1 ve BRCA2 gibi meme kanseri ile ilişkili olduğu gösterilmiş bazı genlerdeki değişikliklerin kanser oluşumuna yol açtığı bilinmektedir. Bazı durumlarda ilgili genleri inceleyen genetik testlerden tarama amacıyla yararlanılabilmektedir.

Meme kanseri ile ilişkili bulunan diğer bazı faktörler de şunlardır:

  • Östrojen. Bilimsel kanıtlar, bir kadının östrojene maruz kalma süresi uzadıkça meme kanserine yakalanma olasılığının da artığını göstermektedir. Bu östrojen vücut kaynaklı olabileceği gibi, dışardan da veriliyor olabilir. Erken dönemde adet görmeye başlayan (12 yaşından önce), ya da 55 yaşından daha sonra adetten kesilen kadınlarda, hiç çocuk sahibi olmayan kadınlarda, uzun süreli “hormon replasman tedavisi” alan kadınlarda meme kanseri riskinin arttığı bilinmektedir. Bütün bu durumlar, östrojen maruziyetinin arttığı durumlardır.
  • Geç çocuk sahibi olma: İlk doğumunu 30 yaşının üzerinde yapan kadınlarda meme kanserine yakalanma riski yükselmektedir.
  • Meme dokusu yoğunluğu: Meme dokusunda daha fazla miktarda lobül ve kanal bulunması, mamografilerde meme dokusunun daha yoğun görünmesine yol açmaktadır. Meme kanserinin yağ dokusunda değil, lobül ya da kanal yapısında ortaya çıkması nedeniyle, bu yoğun görüntü veren memelerde kanser riskinin arttığı öne sürülmektedir. Ayrıca yoğun görüntü veren memelerde, kanserli oluşumların saptanmasının güçleşmesi de bu tür durumlarda özellikle dikkatli olunmasını gerektirmektedir.
  • Radyasyon tedavisi: Meme dokusu radyasyona maruz kalan kadınlarda, özellikle de Hodgkin’s hastalığı için radyasyon tedavisi alan kadınlarda meme kanseri riskinin arttığı saptanmıştır. Bu maruziyet ne kadar erken gerçekleşirse, yaşam boyu meme kanserine yakalanma riski o kadar yükselmektedir.
  • Alkol: Bazı çalışmalarda alkol kullanan kadınlarda meme kanseri riskinin hafifçe yükseldiği bildirilmektedir.Meme kanseri gelişen çoğu kadında yukarda sıralanan riskler bulunmayabilir. Ancak yaşlandıkça meme kanseri riskinin artmakta olması en önemli risk faktörü olarak öne çıkmaktadır.

Meme Kanseri Belirtileri

Bir çok kadın için meme kanserinin ilk belirtisi memede yumrudur. Ancak 10 meme yumrusunun 9’u (%90) benign (iyi huylu)’dur. Bu kanser olmadığı anlamına gelmektedir. Ancak bir yumru farkettiğinizde zaman kaybetmeksizin doktorunuzu görünüz.

  • Meme alanında kalınlaşma ya da yumru
  • Meme hacmi ya da şeklinde değişiklik
  • Ciltte çukurcuklanma (dimpling)
  • Meme ucu şeklinde değişiklik, özellikle içe dönmüş, gömülmüş ya da şekilde düzensizlik
  • Meme ucundan kanlı akıntı
  • Meme ucu ya da çevresindeki alanda kızarıklık
  • Koltuk altında şişkinlik ya da yumru

Bu belirtiler kanser olduğu anlamına gelmemektedir, ancak bu değişikliklerden herhangi birisini taşıyorsanız kontrol ettirmelisiniz.

İnflamatuvar (iltihaplı) meme kanseri olarak adlandırılan nadir bir meme kanserinde, memenin tamamı kırmızı ve iltihaplı görünümde ve ağrılı olabilir. Nadir meme kanserinin başka bir türünde ise meme ucu üzeri ve çevresinde kızarıklıklar görülür. Bu durum ise Paget hastalığı olarak adlandırılmaktadır. Biraz egzamayı andırır ve bu nedenle genellikle ilk seferde karıştırılabilir.

Meme Kanseri Tedavisi

Tedavi Yöntemleri

Meme kanseri, meme bölgesine odaklı (lokal) ya da tüm vücut sistemlerini ilgilendiren (sistemik) biçimde yapılabilmektedir. Bazı hastalarda her iki yöntem de kullanılmaktadır.
Lokal tedavide, meme kanserine özgü alan üzerinde tedavi uygulanır. Lokal olarak uygulanan tedavi yöntemleri cerrahi ve radyasyon tedavisidir. Bu yöntemler meme dokusundaki kanserin ortadan kaldırılması için kullanılmaktadır. Meme kanserinin vücudun diğer bölümlerine yayıldığı durumlarda lokal tedavi bu kez kemik, akciğer gibi yayılım (metastaz) olan bölgedeki kanserin tedavisinde kullanılmaktadır.
Sistemik tedaviler ile tüm vücut üzerinde kanser mücadelesi yapılmaktadır. Kemoterapi, hormonal tedavi ve biyolojik tedavi gibi tedavi yöntemleri buna örnektir. Bazen sistemik tedavi uygulamaları, tümörün küçültülebilmesi için lokal tedaviden önce tercih edilir.

Meme kanserleri, tümör hücrelerinde hormon (östrojen ve progesteron gibi) veya HER2 (insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2) reseptörlerinin fazla miktarda bulunup bulunmama durumlarına göre çeşitli alt tiplere ayrılırlar. Bu alt tiplerde hastalığın gidişatı farklıdır ve tedaviler de buna göre düzenlenir. Örneğin; HER2 reseptörünü normalden daha fazla miktarda bulunduran tümör hücreleri HER2-pozitif hücreler olarak adlandırılırlar ve negatif hücrelere göre daha agresif seyir gösterirler.

Cerrahi: Meme kanserinin en sık kullanılan tedavi yöntemidir. Farklı cerrahi tedavi uygulamaları bulunmaktadır.

  • Kanserli bölgenin alındığı ancak meme dokusunun bütünlüğünün korunduğu, memeyi koruyucu cerrahi yöntemler bulunmaktadır. Lumpektomide yalnızca kanserli kitle çıkarılmaktadır. Kısmı mastektomide ise meme dokusunun bir bölümü çıkarılmakta, geri kalan bölümü korunmaktadır. Bu işlemlerin ardından çoğu hasta, kalma ihtimali olan kanserli hücrelerin yok edilebilmesi için radyasyon tedavisi almaktadır.
  • Mastektomi ameliyatında ise meme tümüyle çıkarılmaktadır. Plastik cerrahi teknikleriyle memenin yeniden yapılandırma (meme rekonstrüksiyonu) ameliyatı da mastektominin hemen ardından uygulanabilmektedir. Bazı durumlarda bu uygulama sonraya bırakılmaktadır.
  • Bazı cerrahi girişimlerde aynı zamanda koltukaltı bölgedeki lenf bezleri de çıkarılmaktadır. Alınan materyal daha sonra kanser yayılımı bakımından incelenmektedir.

Radyasyon tedavisi (radyoterapi): Kanserli bölgeye odaklanan yüksek enerji yüklü ışın gönderilerek kanser hücrelerinin tahrip edilmesi ilkesine dayanır. Radyasyon uygulaması, bir makina aracılığı ile dışardan olabileceği gibi, kimi durumlarda kanser kitlesinin içine yerleştirilen tüpler aracılığı ile doğrudan meme dokusunun içinden de yapılabilir. Bazı durumlarda her iki yöntem de birlikte uygulanabilir.

Radyoterapiye genellikle ameliyatlardan sonra başvurulmaktadır: (özellikle de meme dokusunu koruyucu ameliyatlardan sonra) Radyasyon, ameliyat sonrası meme dokusunda kalan kanserli hücrelerin ortadan kalkmasını sağlamaktadır.

Radyasyon tedavisi, cerrahiden önce de uygulanabilir. Buna kemoterapi veya hormonal tedavi eşlik edebilir. Bu yöntemin amacı kitlenin ameliyat öncesi dönemde küçültülmesi ve kanserin sınırlandırılmasıdır.

Kemoterapi
Kanserli hücrelerin yok edilmesinde, ilaçların kullanıldığı yöntemdir. İlaçlar hap/kapsül gibi ağızdan alınabilen ya da enjeksiyon ile uygulanan biçimlerde olabilmektedir. Her durumda ilaçlar kan akımına karışmakta ve tüm vücutta dolaşmaktadır.

Hormonal tedavi
Bu tedavi ile büyüme ve çoğalma için gerekli olan hormonların kanserli hücrelere ulaşması engellenmektedir. Bu amaçla, hormonların çalışma biçimlerini değiştiren ilaçlar kullanılmaktadır. Bazı durumlarda overler gibi hormon üreten organların çıkarıldığı cerrahi girişimler yapılabilmektedir. Kemoterapi gibi hormonal tedavide de vücudun diğer hücreleri işlemlerden etkilenebilmektedir.

Biyolojik tedavi
Kansere karşı vücudun doğal direnç mekanizmalarının kullanıldığı bir tedavi yöntemidir. Örneğin; “insan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER-2)” olarak bilinen maddeye çok yakın özellikte bir maddeden hazırlanan bir ilaç, meme kanseri hücrelerini hedeflemekte ve bu hücrelerin büyümesini yavaşlatmakta ya da durdurmaktadır.

Meme rekonstrüksiyonu
Mastektomiden sonra bazı hastalar meme formunda bir protez kullanmaktadır. Bazı hastalar ise, meme formunun plastik cerrahi uygulamaları ile yeniden biçimlendirildiği meme rekonstrüksiyonu ameliyatını tercih etmektedir. Her iki yöntemin de avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.

Meme formunun yeniden oluşturulmasında farklı yöntemler bulunmaktadır: Bazı yöntemler bir takım implantların yerleştirilmesi yoluyla uygulanır. Bunlar tuzlu su yada silikon kullanılarak hazırlanmış olabilir. Bazı durumlarda ise meme dokusunun yerini almak üzere, hastanın bedeninin başka bölümlerinden doku aktarılır.

Rehabilitasyon
Meme kanseri tedavisinin önemli bir unsuru rehabilitasyondur. Rehabilitasyonda, hastanın çevresi ve sağlık ekibi, hastanın bir an önce normal yaşamına dönebilmesi için destekte bulunmaktadır.

Cerrahiden sonra kol ve omuz egzersizleri yapmak hastanın yeniden önceki gibi hareketlenmesine ve güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu egzersizler aynı zamanda boyun ve sırtta hareket kısıtlılığı ve ağrıları da azaltmaktadır. Dikkatli biçimde planlanmış egzersizler, doktorun önerileri doğrultusunda mümkün olan ilk fırsatta, yavaş ve yumuşak biçimde başlatılmakta; dereceli biçimde artırılmaktadır.

Ameliyatı takip eden dönemde rastlanan lenfödem sorununu, bazı egzersizler ve kolun bir yastık araclığı ile yüksekte tutulması önleyebilmektedir. Eğer lenfödem oluşursa, elastik sargılardan masaja, bazı ilaçlara dek çok farklı uygulamalar ile sorun azaltılabilmektedir.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir